Ceza Hukukunda Adaletin İncelikleri: Av. Savaş Baytok ile Suç, Ceza ve Hukukun Dengesi!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’nin hukuk dünyasında saygın bir yere sahip olan Avukat Savaş Baytok, Ceza Hukuku alanındaki uzmanlığı ve yıllara dayanan tecrübesiyle dikkat çekiyor. Ceza adaletinin sağlanmasında önemli bir rol üstlenen Baytok, yargı süreçleri ve toplumdaki adalet algısının nasıl şekillendiğine dair derinlemesine bilgilerini, şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi ile paylaştı. Ceza hukuku alanındaki güncel gelişmeler konusunda da önemli bir duruş sergileyen Savaş Baytok, son yıllarda artan dolandırıcılık vakalarından bilişim suçlarına, cinsel istismar davalarından uyuşturucu suçlarına kadar geniş bir yelpazede davalarla ilgileniyor. Bu suç türlerinin toplumsal yapı etkilerine de dikkat çeken Baytok, hukukun her iki tarafı da koruyacak şekilde işlemesi gerektiğine inanıyor. Sadece mesleki hayatına ışık tutmakla kalmayıp, aynı zamanda hukuk sistemindeki önemli değişiklikler ve bunların toplumsal etkileri üzerine de görüşlerini paylaştığı röportajımız sizlerle, iyi okumalar dileriz.

Röportaj: Hatice Şeyma BASUT

Savaş Bey, öncelikle sizi daha yakından tanımak isteriz. Savaş Baytok kimdir? Ayrıca, Ceza Hukuku alanındaki uzmanlığınızla ilgili kariyerinizdeki önemli adımları ve bu alandaki rolünüzü bizimle paylaşır mısınız?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2002 yılında mezun oldum ve 2006 yılından bu yana yani yaklaşık 19 yıldır serbest avukatlık yapmaktayım. 2006 yılından beri bireysel ve kurumsal hukuki danışmalık avukatlık hizmeti vermekteyim. Bununla birlikte TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin staj eğitimine destek olmak adına “Ortak Eğitim Projesi’’ kapsamında iş birliği yapmaktayım. Aslında hukuk fakültesine başladığımda belirli bir uzmanlık alanı hedeflememiştim. Ancak öğrencilik yıllarında izlediğim davalar özellikle ceza yargılamasının adaletin sağlanmasındaki kritik rolü beni etkiledi. Suçlanan bir kişinin haklarını savunmak veya bir mağdurun adalet arayışına destek olmak hukukun en çetin sınavlarında biridir. Ben de bu mücadelede yer almak istedim.

Ceza Hukuku’ndaki güncel gelişmeler ve değişiklikler hakkında ne düşünüyorsunuz? Son yıllarda hangi yasal düzenlemelerin en fazla dikkat çekici olduğunu söyleyebilirsiniz?

Son zamanlarda 10. Yargı Paketi gündemimizde yer almaktadır. Yargı paketi, ceza adaleti sisteminde önemli reformlar yapmayı hedefleyen kapsamlı bir düzenleme olarak dikkat çekmektedir.  Bu kapsamda temel düzenlemeler; cezasızlık algısının giderilmesi (Özellikle 2 yılın altındaki suçlarda, cezasızlık algısını ortadan kaldırmak için alınan tedbir planları), denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme, haksız tahrik düzenlemesi gibi pek çok düzenleme yer almaktadır.
Benim şahsi kanaatim bu yargı paketinde en dikkat çekici hususun cezasızlık algısının giderilmesi noktasındadır. Çünkü toplumumuzda suç artışlarının ve buna bağlı olarak adaletsizlik algısının en büyük sebebi; kişilerin ceza aldıkları cezasının infazının olmadığına dair inanç olduğunu düşünüyorum. 

Türk Ceza Kanunu’ndaki en çok karşılaştığınız dava türleri nelerdir ve bu davaların toplum üzerinde ne gibi etkileri olabilir?

En çok karşılaştığım suç tipi son dönemlerde maalesef ki dolandırıcılık. Özellikle de bu suçun bilişim sistemleri kullanılmak suretiyle işlenmesi maalesef ki son zamanlarda oldukça arttı ve bu da uyuşmazlıkların artmasına neden oldu. Bu suçun topluma etkileri oldukça geniş ve kapsamlıdır. Bu bakımdan ekonomik etkisi, güven hukuki etkiler, psikolojik ve sosyal etkiler ve organize suç ve uluslararası boyut bakımında ele alınabilir. Yani bilişim yoluyla dolandırıcılık sadece bireysel mağdurları değil toplumsal güveni, ekonomik yapıyı ve hukuk sistemini sarsan bir suçtur. Bu nedenle hem hukuki düzenlemelerin güçlendirilmesi hem de toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte son dönemlerde yine en çok karşılaştığım diğer suç tipleri cinsel istismar ve uyuşturucu madde kullanma/ ticareti yapma suçlarıdır. Cinsel istismar, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde derin psikolojik, fiziksel ve sosyal etkiler yaratmaktadır. Bununla birlikte toplumda adalet ve güvenlik algısının zedelenmesine yol açtığı da gözden kaçırılmamalıdır. Uyuşturucu kullanımı ve ticareti ise sadece bireyleri değil, toplumları da etkileyen ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal sağlık sorunlarından sosyal düşüş ve suç oranlarının artmasına kadar pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Ekonomik ve toplumsal çöküş de tabii ki bu suçun topluma yansıyan bir diğer noktasıdır.

Ceza davalarında sanık hakları ile mağdur hakları arasındaki dengeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu dengeyi sağlamak için nelere dikkat edilmelidir?

Adalet sistemi hem sanığın haklarını koruyarak adil bir yargılama süreci sunmalı hem de mağdurun zararını telafi edecek biçimde çalışmalıdır. Ancak bu dengeyi sağlamak her zaman kolay değildir. Sanık açısından en temel hak masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkıdır. Bir kişinin suçlu olduğu kesinleşene kadar suçsuz kabul edilmesi ceza hukukunun en temel prensiplerinden biridir. Ayrıca savunma hakkı, bağımsız bir avukat desteği alma hakkı, delillere erişim gibi haklar da sanığın adil bir şekilde yargılanmasını garanti altına alır. Öte yandan mağdurun da haklarının korunması adalet sisteminin bir diğer önemli boyutudur. Özellikle mağdurların yargı sürecinde seslerini duyurabilmesi psikolojik ve maddi destek alabilmesi çok önemlidir. Son yıllarda mağdurun haklarına verilen önem artmış olsa da mağdurların sürece aktif katılımı ve zararlarının hızlı bir şekilde giderilmesi hususunda hala eksikler olduğunu düşünüyorum.

Günümüzde Ceza Hukuku alanında en büyük zorluklardan biri olarak ‘delil yetersizliği’ öne çıkmaktadır. Bu konuda karşılaştığınız zorlukları ve çözüm önerilerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

Ceza hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanığın suçu işlediği kesin olarak ispatlanmadıkça mahkûm edilmemesi esastır. Ancak delil yetersizliği adaletin sağlanmasını zorlaştıran en önemli sorunlardan biridir.  Delil yetersizliğine ilişkin çözüm yolları bakımından öncelikle teknolojik ve bilimsel delillerin artırılmasını söyleyebilirim.  Yani kamera kayıtları, DNA analizleri, dijital izler gibi somut delillere daha fazla önem verilmelidir. Bununla beraber soruşturma sürecinin daha da güçlendirilmesi ve tanık beyanlarına bağlılığın azaltılması çözüm olabilecektir diye düşünüyorum. Ayrıca siber suçlar, dolandırıcılık ve organize suçlar bakımından istihbarat temelli çalışmalar bakımından alternatif delil toplama yöntemleri de geliştirilebilir.

 

 

 

Okunma Sayısı: 216